Aile zoruyla kapanmadım.

Görünmeyen baskılar vardır ailede, fark etmeden kabul ettiğin. Hikayem, boğucu ve baskı dolu bir ailede yetişen bir kız çocuğunun hikayesi değil. Hiçbir baskı ile büyümedim, fakat çevrem hep dindar kesimdi ve hala öyle. Babam; kapanan kızları, anlayışlarından dolayı çok sever ve överdi, ki ben de bu nedenle küçüklükten beri kısa şeyler giymenin, süslenmenin, küpe takmanın çok ayıp olduğunu düşünürdüm. Kızardım bana biraz açık bir kıyafet aldıklarında, kız gibi olmaktan utanırdım. Saçım yapılı okula gidemezdim, utanırdım. Ama içten içe o saçı yapılı olan kızlara nasıl da imrenirdim. 23 Nisan’da süslenerek gelen, saçlarını yaptıran kızlara…

Ortaokulda kapandım ben, zaten kendimi hiç açık hatırlamıyorum, her fırsatta kapatırdım başımı. Okulun kapısında açılır, sonra okulun kapısında yeniden kapanırdım. Bunun, 7. sınıftaki bir kız için ne kadar büyük bir yük olduğunu fark edememiştim. Ama ters taraflı da çok büyük bir baskı altındaydım. Fen öğretmenim beni laboratuvara çekip bas bas bağırmıştı, “Aç şu başını, görsem ne olacak sanki” diye; henüz en fazla 13 yaşındaydım. Otobüs beklerken durakta arkamdaki bir teyze, yanındaki genç oğlanlara beni göstererek “Yarın evlendirirler bunu, şuna bakın” diyerek benimle uzun uzun dalga geçmişti. “Henüz küçüksün” diyerek başımdaki örtüyü çekmişti bir akrabam.

Ben aile zoruyla kapanmamıştım, çocukluk hevesiydi, ben istiyordum. Elbette ailemin etkisi var fakat bunu isteyen bendim, bu nedenle bunu kendime dava etmiştim. İmam Hatip, üniversite derken aklıma bu soru hiç gelmiyordu. Fakat kendi duygularımı öyle bastırmışım ki bir yanım açılmak istiyordu. Açılırsam çevremdeki herkes benden soğuyacak, bunu biliyorum çünkü bu düşüncemi belli ettiğimde oldukça yadırganıyorum. “Hadi erkeksen aç”, “Sen açılmak, saç yapmak nedir onu da bilmiyorsun” gibi tepkilerle karşılaşıyorum.

Derdimi gerçekten anlayan, dinleyen bulamıyorum. Ben haşemasız yüzmek, sporları daha rahat yapmak istiyorum. Girdiğim ortamda bana ön yargısız bir şekilde bakılmasını istiyorum. Fakat ilişkimizin ciddi gittiği erkek arkadaşımın ailesi açılmamı kabullenemeyecek, o da çok üzülecek. Ama anlayamıyorum, biz kadınlar bu kadar yükün içerisindeyken adalet mi erkeklerin bu rahatlığı? Bunu söylediğimde “Bu düşüncelerle kendini hasta edeceksin” diyorlar. Sadece çıkmazdayım; açılsam ailemin işitecekleri, muhtemelen babamın bana yapacağı tavır… Bunları yaşamayı göze aldım fakat kimsenin üzülüp hastalanmasını istemiyorum ki babam üzülür, küser belki.

Bir mesele daha var, küçük kız kardeşim… Benden çok etkileniyor ve açılırsam biliyorum ki bu onun için önemli ve etkileyici bir adım olacak, onu bu yönde etkilemek istemiyorum. Bu nedenle ne yapacaksam hep geciktiriyorum. Bu konuda ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Açıklık ne kadar önemli, bunu da bilmiyorum. Sadece açılınca kendi tercihlerimi biraz daha şekillendirebileceğime inanıyorum. Biliyorum ki çevre açılsam da kapansam da söyleyecek bir laf bulacak, ben bir an önce kendimi bulmak istiyorum. Bir müddet hiç tanımadığım bir yere gidip kendimce yaşamak istiyorum. Belki kendimi daha iyi tanır ve doğru kararı veririm fakat gittiğim yerde nasıl geçinirim ve ne bahaneyle giderim; onu da bilemiyorum.

Açık kızlara, yaptıkları rahat hareketlere imreniyorum. Rahatça gezip tozabiliyorlar, zihinleri tabusuz, daha rahat görünüyorlar, anlayışı çok katı olmayan aileler içerisinde her türlü düşünceyi özgürce keşfedebiliyorlar. Ben de böyle mi olurum, yoksa kendi oluşturduğum tabulardan kurtulabilir miyim; bu konuda da oldukça kararsızım. Yani ben kararsızlıklar içerisinde boğulan bir genç kızım ve elimi, tutulması için boşluğa doğru uzatıyorum.

(Görsel: Milton Avery)

Comments (4)

  1. Rümeysa Kırbaş

    Eğer konuşmak isterseniz instagram hesabım

    @rumkirbas

    Belki bir nebze olsun yardımcı olabilirim. ?

  2. tam olarak aynı şeyleri yaşamışız ben de aynı düşüncedeki bir ailede büyüdüm. kimsenin baskısı olmadan küçük yaşta heves edip kapattım başımı. bu yıl üniversiteye başladım. pandemiden dolayı hiç okula gitmedim henüz ama uzun zamandır başımı açmak istiyorum bir türlü cesaret edemiyorum. okula başladıktan, insanlar beni bu şekilde tanıdıktan sonra muhtemelen çok daha zor olacak. ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyorum. kendimi o kadar sıkışmış hissediyorum ki aylardır hiç iyi değilim. bunun üstesinden nasıl gelebilirim hiç bilmiyorum. benimle aynı durumda olan kimse de yok çevremde. ne yapmam gerek nasıl kurtulurum bu durumdan eğer biri yardımcı olabilirse çok sevinirim.

  3. Bugün annemle konuştum. Başımı açmak istiyorum dedim. Birkaç dakika sessiz kaldı, bir şey söylemdi. Sonrasında ağlamaya başladı ve ben hayatımda ilk defa annemi bu kadar hıçkırarak ağlarken gördüm. Kendini suçluyordu. Bu benim kararım, çok uzun zamandır aklımdaydı zaten desem de kar etmedi. Paraladı kendini benim yüzümden diye, eksik kaldım diye. Yatışmasını bekledim önce. Sonrasında konuşmaya devam ettim. Bu senin suçun değil, ben zaten hiçbir zaman bunun içini dolduramadım, hiçbir zaman olmak istediğim kişi gibi olamadım dedim ama nafile. O kendini suçlamaya o kadar hazırdı ki dinlemedi beni. Yıllardır, hatta kendimi bildim bileli yaşadığımız yeri hiç sevemedim, hep taşınmak istedim fakat babam ailesine yakın olmak istediği için ve annemin tüm çevresi burada olduğu için taşınmıyorduk. Bugün annem bana ”Bize biraz zaman ver, buradan taşınalım öyle yaparsın.” dedi. Dondum kaldım. Yaşadığımız onca şeye rağmen, babamın işe gidişinin 1 saat sürmesine rağmen, okullarımızın 1 saatlik mesafede olmasına rağmen taşınamadığımız yerden sırf ben saçımı açmak istedim diye taşınmak zorunda(!) olmamız o kadar saçma ki. Neden namaz kılmamamdan, diğer ibadetlerimi yapmamamdan rahatsız olmayan ailem bir anda ben yüz kızartıcı suç işlemişim gibi tası tarağı toplayıp gitmek istiyor doğup büyüdükleri yerden? Bu kadar mı önemli benim saçım. Ya da bu kadar değersiz mi benim duygularım…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir