“Şeytan seninle uğraşıyor.”

Öncelikle merhaba, umarım gecenin bu yarısı yazarak sizleri rahatsız etmiyorumdur.

Hani bazen bulunduğunuz ortamda bir şey sürekli cızıldar ve o şey sizi o kadar rahatsız eder ki işinize asla yüzde yüz verimle odaklanamazsınız; işte beynimde sürekli dönüp duran fikir de aynen böyle bir şey. Bazen o cızırtıya kulak kesilirim ve şunu düşünürüm; benliğimi uyuşturan bu cızırtının yok edilmesi kadınlara verilen bir hak olsaydı yani en azından benim için bu böyle olsaydı ben şimdi bu kadar öfkeli olur muydum?

Ailem radikal insanlar değillerdi ama İslami yaşayışa önem veren ve buna uygun şekilde yaşayan klasik bir Türk ailesiydi. Hiç kimse bana “Örtüneceksin!” demedi çünkü ben bir gün örtüneceğimi zaten biliyordum. İşlerin bu şekilde yürümesi gerektiği sanıyordum. 13 yaşındayken çok meraklı, hevesli ve hayat dolu bir çocuktum. Benden birkaç yaş büyük olan kuzenlerim yeni yeni örtünüyorlar ve çok da güzel giyiniyorlardı. Bir yaz günü sırf tatlı durduğunu düşündüğüm için başörtüsü taktım; takış o takış. Çok mutluydum, annem mutluydu, herkes bana “Aferin” diyordu.

Okul açılınca aslında bu işi sevmediğimi anladım ve başörtüyü çıkarmak istedim. Saçlarımı seviyordum. Bir gün okuldayken 5–6 kişilik bir kız grubunda bunu dile getirdim. Kızlardan bir tanesi “Orospu musun sen?” dedi. Bütün insanların Müslüman olduğunu düşünen hayalperest bir kız için bu cümle o zamanlar çok etkiliydi. Ailem çok kızar, herkes beni dışlar, Allah da beni sevmez diye düşündüm. Oysa daha adet bile görmemiştim. Her şeyden bihaberdim.

Lisenin ilk 2 yılı çok yalnızdım ve uzun bir yolculuğa çıkmıştım, o yolda hâlâ yürüyorum. O zamanlar kafam o kadar doluydu ki… O kadar çok okuyor ve ciddi şeyler deneyimliyordum ki bahsettiğim o cızırtıyı duymaz olmuştum. Lise 3. sınıfta arkadaş çevrem epey genişledi. Yeniden dünyevi şeylere yönelmeye ve sosyalleşmeye başladım. Cızırtıyı alenen duyuyordum ama duymamazlıktan geliyordum. Sorguluyordum ama düşüncelerimi kendime itiraf edemiyordum. Çünkü o 2 yıl boyunca tutunduğum tek şey tanrıydı. Onu o kadar çok seviyordum ki… Ona beslediğim sevgiyi anlatacak bir kelime bulamam. Ona ihanet etmekten çok korkuyordum. Nihayet açılmak istediğimi kabullendim. Koltuğa uzanmış bunları düşünürken kargo gelmişti. Ne hissedeceğimi o kadar merak ettim ki… Aşağıya açık indim. Şok olmuştum. İlk kapandığı zamanlar bonesinin altında saçı gözükür diye bonesini kaşlarına kadar indiren ben, hiçbir şey hissetmiyordum.

Dalıp gittiğim bir akşam annem “Kızım, neyin var?” diye sordu. Başladım anlatmaya; abim, ablam ve peşi sıra kardeşim geldi, aynı koltukta 3 saat boyumca oturdum, ağladım. Ablam “Açılırsan seninle bir daha konuşmam, üniversitede gireceğin ortamlar belli” dedi. Kardeşim “Şu an sana olan saygımı yitirdim” dedi. Abim gerçekten lafını ölçüp biçerek “Kardeşim, şeytan seninle uğraşıyor, 1 ay namazını kıl, Kur’an oku; böyle şeyler olur, senin kararın ama bil ki ben senin yanında değilim” dedi. Annemin iyi niyetli olduğunu ve bu şekilde yetiştiğini biliyorum; bana çözümler üretmeye başladı, “Penye şal alalım, şöyle yapalım böyle yapalım” dedi ve en son raddede “Seni okuldan alırım, o okul yüzünden aklın böyle” diyerek bitirdi. Bunlar şimdi size anlattıklarım, bu kulaklar 3 saat boyunca neler neler duydu… Neler düşündüğümü, nasıl hissettiğimi anlıyorsunuzdur. Bir daha konuyu açmadım.

Şimdi üniversite sınavına girdim ve sonuçları bekliyorum. Ablamla incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden dolayı konuşmuyoruz. Ya şehir dışında istemediğim bir bölümü ya da ailemin yanında istediğim bölümü okuyacağım. Ben deli dolu biriyim ve ikiyüzlü gibi hissetmekten sıkıldım. İnancımı kaybetmedim lakin şunu biliyorum; ben güzelim ve sarı saçlarım rüzgâra karışsın istiyorum. Ablam evden ayrıldıktan sonra başımı açacağım. Annemin kalbine inecek, babamın nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyorum; belki sesini çıkarmayacak belki de demediğini bırakmayacak. Eğer üniversite tercihlerinden önce başımı açarsam beni şehir dışına asla göndermezler. Burada kalıp istediğim bölümü okurum fakat bana hayatı zehir zıkkım ederler. Ya da sonuçlardan sonra bu şehirden defolup giderim ve iş işten geçmiş olur, oraya gitmeden önce de başımı açarım.

Bana açıldıktan sonra alacağım tepkilere karşı yürek verin, bir şey söyleyin. Benim için önemi olmayan bir şeyi yapmak neden bu kadar zor? Neden bazılarına doğuştan verilen bu seçme hakkını almak için bu kadar çaba sarf etmek zorundayım?

(Görsel: Ulla Thynell)

Comments (5)

  1. kader arkadaşı diyelim

    Zihninde durup durup gecenin bir vakti açığa çıkan düşüncelerinin hepsini ben de yaşıyorum.
    Ben de anlattım,ben de anlaşılmadım.Güzelliğini mi göstermek çabasındasın damgasını da yedim,senin kafan fazla karışık damgasını da.9 yıldır başını örten ve bunu hakkıyla yerine getirmeye çalışan biri olarak bunu gerek akraba ötekileştirmesiyle gerek aynada gördüğüm insana içten içe küsmemle ödedim.Önce beni destekleyip sonra karşı çıkanlar oldu,yakın arkadaşlarım empati yapmak yerine yargılamayı daha uygun gördüler.18 yaşındayım senin gibi,söylenecek çok şey var elbette.Akrabalarım ne der,ailemi bu konuda kışkırtır mı mesela;anneannem bana eskisi gibi bakacak mı komik ama bunları düşünüyor insan,böyle engellere takılıyor.
    Unutma senin hayatın,haklıyız ya da haksızız önemli olan bu degil zaten, önemli olan tek şey bizi ilgilendiren bir konuda sadece bizim söz hakkımızın olması.Sen feragat ettikçe daha fazlası olur bunu unutma.Kimse kimseyi yargılayacak kadar masum değil,başkalarının bilmediği ve deneyimlediği bir hayatın var muhtemelen ve ömrün bütün bunları düşünmen için kısa kardeşim.Bedeli ağır da olsa,özgürlük kısa bir süre için keyfini de kaçırsa yap bunu,bir örtüden ibaret olmadığın ve en önemlisi öyle mutlu hissettiğin için.Tüm bu tercihler için bir şey söylemek bana düşmez ama ikiyüzlü bir yaşam sürme,çoğu zaman fikirlerini açıkça ifade ettiğinde yaftalanırsın ama yap bunu.Bir çocuğun örtünmesinin cinselliği küçük yaşta öğretmek,ona bir kadın kimliği vermek olduğunu söylemediğin,bazı hataları konuşmadığın sürece ilerleyemezsin.Yalnız yürümüyorsun.Belki zor birkaç yıl bizi bekliyor fakat haklı özgürlüğün geleceğine inan.Umarım güzel bir hayatın olur.

  2. kader arkadaşı diyelim

    Zihninde durup durup gecenin bir vakti açığa çıkan düşüncelerinin hepsini ben de yaşıyorum.
    Ben de anlattım,ben de anlaşılmadım.Güzelliğini mi göstermek çabasındasın damgasını da yedim,senin kafan fazla karışık damgasını da.9 yıldır başını örten ve bunu hakkıyla yerine getirmeye çalışan biri olarak bunu gerek akraba ötekileştirmesiyle gerek aynada gördüğüm insana içten içe küsmemle ödedim.Önce beni destekleyip sonra karşı çıkanlar oldu,yakın arkadaşlarım empati yapmak yerine yargılamayı daha uygun gördüler.18 yaşındayım senin gibi,söylenecek çok şey var elbette.Akrabalarım ne der,ailemi bu konuda kışkırtır mı mesela;anneannem bana eskisi gibi bakacak mı komik ama bunları düşünüyor insan,böyle engellere takılıyor.
    Unutma senin hayatın,haklıyız ya da haksızız önemli olan bu degil zaten, önemli olan tek şey bizi ilgilendiren bir konuda sadece bizim söz hakkımızın olması.Sen feragat ettikçe daha fazlası olur bunu unutma.Kimse kimseyi yargılayacak kadar masum değil,başkalarının bilmediği ve deneyimlediği bir hayatın var muhtemelen ve ömrün bütün bunları düşünmen için kısa kardeşim.Bedeli ağır da olsa,özgürlük uğruna kısa bir süre keyfin de kaçsa yap bunu,bir örtüden ibaret olmadığın ve en önemlisi öyle mutlu hissettiğin için.Tüm bu tercihler için bir şey söylemek bana düşmez ama ikiyüzlü bir yaşam sürme,çoğu zaman fikirlerini açıkça ifade ettiğinde yaftalanırsın ama yap bunu.Bir çocuğun örtünmesinin cinselliği küçük yaşta öğretmek,ona bir kadın kimliği vermek olduğunu söylemediğin,bazı hataları konuşmadığın sürece ilerleyemezsin.Yalnız yürümüyorsun.Belki zor birkaç yıl bizi bekliyor fakat haklı özgürlüğün geleceğine inan.Umarım güzel bir hayatın olur.

  3. Inan ki hiçbirimizin ailesi öyle ilk anda ‘tamam kızım tabii ki yapabilirsin’ demedi. Senin annen yine iyi, okuldan almakla tehdit etmiş. Benimki evlatlıktan reddetmekle, ‘baban seni öldürür’ ile tehdit etti. Buna rağmen pes etmedim, yediğim laflara aldırmadan her gün söyledim yapacağımı ve bir tarih belirledim, şu tarihte yapacağım dedim. O tarih yaklaştıkça evet baskılar arttı ama bu içlerinde bir şeyleri kabullendiklerini ve yapacağıma inandıklarını gösterir. Velhasıl sen de bir tarih belirle ve bıkmadan her gün söyle, anca alışıyorlar. Ha yok ben bir anda yaparım diyorsan da sen bilirsin tabii ama bir anda yapınca baskı da çok daha yüklü oluyor. Konuşmak istersen instagram adresim: ozgurlukemekisterr

  4. Aynı şeyleri yaşayıp aynı şeyleri düşünüyoruz.Hemen hepimiz aynı ama görünmeziz.Sanki benziyoruz diye tek kişiyiz ve tek kişiden ses çıkmıyor gibi.Ben de tercihlerden sonra söyleyeceğim.Seni yüreklendirecek bir söz duyarsan bana da söyle olur mu?

  5. beni bu havalar mahvetti

    yaşadıklarım o kadar aynı ki yani ancak bu kadar olabilirdi. asla ama asla pes etme sözleri tehditleri seni korkutmasın, seninle bir daha asla yanında olmasalar bile… çünkü senin mutlu oluğun şekilde yaşamana onların da mutlu olması ve seni desteklemeleri gerekir ama bu çok ütopik böyle bi dünya için. düşünsene yaşlanmışsın ve hala kapalısın, kendini gerçekleştirememişsin… pişman olacak olsan bile istediğin şeyi yapıp pişman ol yapmadığın şey için pişman olma. ailenin o gün sana göstereceği tepkiler, tehditler daha neler neler hepsine göğsünü ger, savaşçı ol. seni hiç tanımıyorum, görmedim, bilmiyorum ama gerçekten yaşadıklarımız çok benzediği için kendimi yorum yapmaktan alıkoyamadım,bu siteye yazdığım ilk yorumum. kendine iyi bak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir