Başımı açmazsam kendimi kendim yoracağım, açarsam toplum beni yoracak.

Yalnız yürüyeceksin. Hikayen bambaşka. Kendi kararını aldığını sandın. Yanıldın. Toplumsal normlar, aileyi memnun etmek, daha çok sevilip kabul görmek. Dayatılanları seve isteye kabul ettin. Zira yaratıcıya karşı müthiş bir sevgin vardı. Hem onu dinlemezdin, hem de yaramaz bir çocuk gibi en çok seni sevsin isterdin. Sonra oluverdi işte. Başındaki örtünle, herkes seni sevdi de bir şeyler oldu.


Benim kendime sevgim azaldı. Asimile oldum. Değiştim. Evet, belki her şey beni ben yaptı. Tam mutlu oldum, kendimi kabul ettim derken kendimi kandırdığımı fark ettim. 8 senedir olduğum “örtülü ben’i” hiçbir zaman hayallerimde tasavvur edemedim. Edemiyorum. Hangisi benim, bilmiyorum. Göründüğüm mü içimde, her gün sesini kıstığım mı?


İnancımda ilk günden bu yana hiçbir şey değişmedi açıkçası. Örtüyü taktım diye ne daha fazla inandım ne de çıkarırsam yaramaz sevgim azalacak. İkili bir hayat yaşadığımı hissediyorum. Kendimi çok bunaltıyorum. Ne yapmalıyım? Her iki seçenek de çok korkutucu geliyor. Başımı açmazsam kendimi kendim yoracağım, açarsam toplum beni yoracak. Her ikisini de istiyor ve her ikisini de istemiyorum. Bazen karar vermek, verememek kadar ürkütücü geliyor. İnsan ne istediğini bilmez mi? Bilemiyor işte…

(Görsel: Léon Spilliaert)

Comment (1)

  1. o kadar seninle aynı durumdayım ki….Başlığı okuyunca gözyaşlarıma engel olamadım ne yapmam gerektiğini bilmiyorum toplum mu daha yorucu yoksa içimdeki ben mi bilmiyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir