Ruhumun bitmek bilmeyen bir enerjisi var. Ama ona ayak uyduracak bir bedene sahip değil.

Öncelikle merhaba. Özgürlüğüme kavuştuğum gün yazmak istiyordum ama içimde birikenler artık dağ oldu. Biraz kendimden ve ailemden bahsederek başlamak istiyorum.

Küçük bir ilçede kadına baskının Müslümanlık sayıldığı bir çevrede büyüdüm. El alem algısı her şeyden öndeydi. El alem bilirdi en iyisini. El alem kötü derse kötü, iyi derse iyiydik. El alem gülmesin, ayıplamasın diye yaşıyorduk resmen. Annem babam muhafazakar sayılacak insanlar. Annem İslam’ı yaşamaya çalışan kendi halinde, beni en çok anlayan insan. Babamsa dini, sadece kadınların örtünmesi sanan bi -üzülerek söylüyorum ki- yobaz. Altı kardeşin en küçüğü olduğumdan dolayı ömrümce hiçbir konuda fikrim sorulmadı. Ciddiye alınmadım. Benim hakkımdaki kararları hep onlar aldı. Kurslarla ilk tanıştığımda yaşım henüz ondu. O küçücük yaşımda tam iki ay ayrı kaldım annemden. Kapanmadığım için yediğim ilk dayağımdaysa henüz 12 yaşındaydım. Annemden baskı görmedim hiç. İnancımın hala temiz olmasının sebebi de bu. Ben şu yaşıma kadar ne çektiysem hep babamdandı. İşin trajikomik tarafıysa kapanmadım diye beni döverken, kendisinin cumadan cumaya anca namaza gitmesiydi. O yaşlarda karşı koyamayışımdan kapanmıştım. Bilgisiz, nedensiz öylesine. Başımı örtüyordum. Azar işitmemek, dayak yememekti tek derdim.

Saçlarımı kısa keserdi annem hep. Bakımı zor oluyordu. O yüzden saçlarımı hiç rüzgârda savuramadım ben. Bundan dolayı liseye başladığımdan beri saçlarımı hiç kestirmedim. İçimde bir yerlerde günün birinde saçlarımı özgürce rüzgârlarda savuracağımın umuduyla yaşıyorum. Lise tercihim de yine onların istediği gibi olmuştu. İmam Hatip mezunuyum. Dört sene okudum ama bir gün bile sevmedim. Hep dua ederdim, keşke eskisi gibi başörtüsü yasağı gelse de en azından okulda bari kendim gibi olabilsem diye.

Hiç şort, tişört giyemedim bir de. Kız kısmı dikkat etmeliydi çünkü. Hala aynı baskılarla yaşıyorum. Abimlerin ve babamın yanında eşofmanla, tişörtle duramıyorum; şortu aklımdan bile geçiremiyorum zaten. Eşarbımı boynu açık yapamıyorum evin içinde bile. Bol kıyafetler giyindim hep.
İsteklerimi yapamadığım her gün kendimi yemeğe verdim. Zamansız ve sınırsız kilolar aldım. Kilolar ve başımdaki örtü sayesinde 23 yaşında 30 yaş üstü gösterir oldum. Lisedeyken durumum daha vahimdi tabi. 17-18 yaşında 25 üstü gösteriyordum. Bir de boyum uzun olunca kendim gibi hissedemedim hiç. Sanki bu ben değilim. Bedenim ve ruhum iki ayrı dünya. Ruhumun bitmek bilmeyen bir enerjisi var. Ama ona ayak uyduracak bir bedene sahip değil. Beni olduğumdan büyük gösteren kilolarım ve başörtüm en büyük engeli ruhumun.

İnancımdan şikâyetçi olmadım hiç. Benim şikâyetim inanç adı altında kadına yapılan eziyetlereydi. Artık daha güçlüyüm. Yalnız olmadığımın farkına vardım burada. Benim gibi binlerce arkadaşım var. Ve bundan güç alarak bir süredir dillendiriyorum isteklerimi. Başlarda tepki alsam da hiç vazgeçmedim. Aile üyelerim kabullendi sayılır. Tek kapalı kapı babam. Ona söyleyemedim bile. Bağırış, çağrış, kavga, gürültü yakınlarımda bu yüzden. Dinden ziyade onun derdi “El aleme ne derim?” olacak. El alem ayıplayacak ya beni. Saçım var diye utanılacak biriyim ya. O da utanacak. Ama o da anlayacak. Artık karşısında 12 yaşında hiçbir şeyden haberi olmayan sessiz bir kız çocuğu yok. Ne istediğini bilen ve özgürlüğü için sonuna kadar savaşacak güçlü bir kadın var. Biz kendi tercihlerimizle güzeliz. Ve özgürlüğümüzle varız.

12 yaşında girdiğim esaretten 23 yaşında kurtulacağım. Artık 30 yaş üstü göstermek istemiyorum. Kendim olmak istiyorum. Saçlarıma ve özgürlüğüme aşığım. Tanrı utanalım, saklayalım diye vermedi saçlarımızı bundan da eminim. Ankara’da aynı dertlerden mustarip arkadaşlarım varsa, günün birinde özgürlüğümüze kavuştuğumuzda görüşmek isterim. O güne kadar da birbirimize destek olmaya… Eğer ihtiyacınız olursa ben buradayım. Bizi bizden başkası anlamaz. Adminden ulaşabilirsiniz. Saçlarınızla, şallarınızla tercihlerinizle seviyorum hepinizi.

(Görsel: Newsha Tavakolian)

Comment (1)

  1. […] buna. Çünkü hâlâ kendimle barışmadım. Hâlâ ruhum bedenime hapis. O mektubumda ‘Ruhumun bitmek bilmeyen bir enerjisi var ama ona ayak uyduracak bir bedene sahip değil.’ demiştim. İlk köprüden geçtim. Sıra geldi ruhuma uygun bedene kavuşmaya… Ondan sonra […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir