17 yaşımda, yeni hayatımın 3. haftasındayım.

Hisleri tamamen aktarmak neredeyse imkânsız. Ama hepimiz çoğunlukla ortak noktalardan geçtik. Bunu düşünüp gerçekten yalnız olmadığımıza inanıp, kendimize güvenmekle başlıyor mücadele. Uzun zamandır buradan hikâyeleri takip ediyor olmama rağmen ilk defa yazmayı düşündüm. Çünkü 6 yılı aşkın olan bu mücadelede kendi kararımı verdim ilk defa. Ve bunun bizim için ne kadar zor olduğunu bildiğimden ben de hislerimi paylaşarak benzer hikâyeler yaşadığım insanları az da olsa cesaretlendirip destek olmak istedim.

11 yaşımdayken, regl olmamla başladı klasik bir hikâye daha. Hiç içimden gelmiyordu ama düzen buydu. Ablalarım gibi aynı yoldan devam edecektim ve inkâr etme hakkını bile görememiştim kendimde. Gönülsüz de olsam hiçbir tepki göstermeden başörtüsü takmaya başladım. İlk zamanlar sorunum sadece görüntümleydi. Her zaman estetiğe önem veren, mükemmeliyetçi bir insandım. Ve daha o yaştan, yaşıtlarımdan bağımsız olan görüntüm, gözüme hitap etmeyen şalım beni kendimi toplumdan soyutlamaya itmişti. Ama asla kabullenmiyor, kendime bile söylemiyordum bunu. Hiçbir hissimi kendime itiraf edemiyordum. Hiç memnun değildim içinde olduğum bu durumdan. Artık bahçeye çıkıp oyun oynayamamamdan, denize girememekten, koşamamaktan, edepli ve olgun bir ‘çocuk’ olmaya çalışmaktan. Girdiğim ortamlarda tek kapalı çocuk olarak, arkadaşlarımın yönelttiği ”Zorla mı kapandın?” sorularına hiçbir zaman ‘evet’ demedim. Kendi isteğim olduğuna inanmak istiyordum. Acınmak, kendime acımak istemiyordum. Sonuç olarak istemiyorum da dememiştim. Benim kararım sayılırdı bu bir yerde. Zaman geçtikçe, bu sözde kendi kararım ve kişiliğim arasında sıkışıp kalıyordum. Asla gerçekleşmemiş çocukluk heveslerime olan hasretimi kabul etmiyor; bu düşüncelerim, yaşıtlarım gibi olma arzum için kendimi ayıplıyordum. Ergenliğimin ilk yılları, kendimi toplumun önyargılarına göre şekillendirmeye çalışarak geçti. Ciddi biriydim, komik olamazdım, şakalaşamazdım, güzel bir müzik zevkim olamazdı, güzel bir tarzım olamaz ve en önemlisi dinlenmeye değer parlak fikirlerim olamazdı yaşıtlarımca. Çünkü o yaşta çoğu için, dış görünüş her şeydi. Yarattığım önyargı ve tepkiler beni kendimden tiksindirmeye başlamıştı. Evden çıkmaktan nefret eder olmuştum. Ben sadece evdeyken bendim. Sadece yalnızken. Böylece sosyal fobim başladı. Evden tek başıma çıkmayı bırak, ailemle bile çıkamıyordum. Hiçbir sosyal aktivitem yoktu. Hiçbir arkadaşımla buluşmak, bir şeyler denemek istemiyordum. Görünmez olmak istiyordum. Dışarda olduğum her an hızlı adımlarla eve gelip üzerimdeki baskıyı çıkarmak istiyordum. Artık arada bir ”Açık olsam ne güzel olurum, şöyle giyinirim, saçlarımı salarım” düşünceleriyle ayna karşısında vakit geçirmeye başlamıştım. Yani bir nevi kendime itiraf etmeye başlamıştım bu olmadığımı. Bunu itiraf ettikçe, dışarı çıkmak daha da zorlaşıyordu. İletişim kurmak, gülümsemek… Çocukluğumda çok güler yüzlü, yerinde duramayan biri olarak tanınırken, lisede bütün arkadaşlarım, öğretmenlerim arasında artık hiç gülmeyen, sürekli somurtan, hiçbir şeyden memnun olmayan depresif biriydim. Fazla olgundum. Ya da öyle görünüyordum. Din konusunda ise hep araştıran biriydim. Hiçbir zaman duyduğuyla yetinen bir Müslüman olmadım. Hep ‘Neden?’ diye sordum. Her cevabı tekrar tekrar araştırdım. Kuran’ı okumaya başladım. Gelenekçi olmayan modern hocaları dinlemeye başladım. Kuran’da başörtünün açık ve net ifade edilmemesi dikkatimi çekti. İçim rahatladı. ‘Ya yoksa?’ dedim. ‘Oh yani şimdi açılsam günah olmayacak ha!’ Araştırdıkça kafayı yiyordum. Onlarca farklı yorum. Onlarca farklı meal. Kısacası yolculuk ayet sorgulamakla başlayıp din sorgulamayla devam etti. Beni dine bağlayan tek şey vicdan olmaya başlamıştı. İnanmadığımı söylemeye dilim varmıyordu, hâlâ da öyledir belki. Çoğu şeyi inkâr ediyor, saçma buluyordum. Ama görüntüm gereği bu düşünceleri değiştirmeye zorladım kendimi. İnanmaya. Mükemmel, araştırıp sorgulayan bir Müslüman olmak için çok uğraştım. Ama her uğraş ters tepiyordu. Artık bu zincirden kurtulup, kendimi hiçbir tarafa yönlendirmeden düşünmek istiyordum. Ve açılma düşünceme engel olan vicdanımı bir kenara bıraktım. Bu sorgulamalar olmadan kısa bir süre önce de ailemi bu duruma hazırlamıştım. İnancıma rağmen buna gücüm kalmadığını ve böyle devam edersem dinden iyice soğuyacağımı biliyordum. Ağlayarak hesaplaşıyordum kendimle. Açılsam bile daha sonra kendi isteğim, emin düşüncelerimle kapanabileceğim seçeneğine hep olumlu bakıyordum. Ailem ise beni caydırmak için uğraşıyordu. Yeni kıyafetler, yeni hocalar, sohbetler bu isteğimden vazgeçmemde yardımcı olacak diye ısrarcıydılar. Bense hiçbirinin işe yaramayacağını, bunu yapmadan rahatlamayacağımı biliyordum. Bir gün tekrar ağlayarak anneme açılmak istediğimi söyledim. Bu hiç kolay olmadı. Çünkü benim için en zor olan yıllar sonra, beni herkes böyle tanıyorken dışarı başörtüsüz çıkacak olmak, alacağım tepkiler ve alışma süreciydi. Ailemin baskı uygulayacağını düşünmemiştim. Ama oldu. Herkes çok üzülüyordu. Annem ağlıyordu. Babam annemi suçluyordu. Ablam ise bana acıyordu. Sürekli nasıl böyle bir karar alabileceğimi, nasıl Allah korkum olmadığını vurguluyorlardı. Bu sayede iyice karamsarlığa kapılıp, ailem için üzülerek kendimi suçlu buluyordum. Onları üzmek beni çok yıpratıyordu. Ama olan buydu. İçimdekinin değişmeyeceğini sadece ben biliyordum ve bu konuda ben karar vermeliydim. Ya şimdi, ya 10 ya da 20 yıl sonra. Bu eninde sonunda olacaktı. Ve tüm tepkileri karşıma alıp, olduğum kişi olmayı seçtim. Biraz olsun kendimi düşünmeyi. Olacakları çok fazla düşünmüştüm ve bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu ne yazık ki. Olacaksa olacaktı. 17 yaşımda, yeni hayatımın 3. haftasındayım. Kendimi hissedeli, gözlerimi hissederek açalı 3 hafta oluyor. İlk hafta oldukça garip hissettim. Yıllar sonra dışarıda olup baskı altında hissetmemek, üzerimde masum bir mutlulukla beraber küçük bir baskı daha oluşturmuştu. Ama merak etmeyin, bu baskı diğeri gibi yıllar sürmüyor. Birkaç güne geçiyor. Çünkü sen nasıl hissediyorsan öylesin. Nasıl hissediyorsan, öyleyken hiç olmadığın kadar mutlusun. O kadar hafiflediğimi hissediyorum ki. Ailemle hâlâ aram çok iyi denemez. Sürekli laf yemelere maruz kalıyorum. Ama inanın, bu yükü atmaya değer diyorum. Bu kadar beklemeseydim keşke diyorum. Yazık etmişim kendimi yiyerek, ruhumu kirletmişim yıllarca. Dini düşüncelere gelince, aynı şekilde kendimi baskı altında hissetmeden her yönüyle objektif bir şekilde araştırıp kendi doğrumu bulmaya çalışıyorum. Hepinizin doğrularınızın peşinden gidip, kendiniz için iyi olana ulaşmanız dileğiyle.

(Görsel: Do Duy Tuan)

Comments (19)

  1. Walkingalone

    Benimle iletişime geçebilir misin? İnstagram anonim hesabım @wwalkingalonee bu aileye açılmayla ilgili yardıma ihtiyacım var

  2. Lütfen benimle de iletişime geçer misin? anonim instagram hesabım @suadiseey

  3. Merhaba, aynı yaştayız ve ben de senin gibi benzer süreçten geçtim ama ben senin kadar cesaretli olamıyorum. Seninle konuşmayı çok isterim. Instagram: goldyeezyy ulaşabilir misin

  4. Neden inanmıyorum bu hikayelere? Çünkü çoğu liseli ve imam hatipli olduğunu iddia ediyor. Bırakın ülkemizin liselerini çoğu üniversiteler bile bu kadar kusursuz metin yazabilecek öğrenciye hasret. Bir tane mi anlatım bozukluğu olmaz bu itiraflarda bir tane mi yazım hatası olmaz. Bir tane mi yanlış yerde kullanılmış virgül olmaz? Neyin peşindesiniz siz.
    İslama geçmek ne kadar normalse islamdan çıkmak da o kadar normal. Üstelik bizzat islam için. Kuran peygambere “düşme peşlerine bu kadar gözleri kör kulakları sağır ne yapsan da inanmazlar” çağrılarıyla dolu. Bu dine göre inananlar, müminler hakiki müslümanlar ne kadar gerçekse münafıklar kafirler müşrikler de o kadar gerçek. Sanki başını açanın kellesini kesmeyi emrediyor din gibi algı yapıyorsunuz. Başını açan dine göre günahkar olur en fazla, cehenneme de gidebilir. İnanmıyorsan zaten sana cehenneme gideceksin demelerine niye kızarsın anlamıyorum. O öyle inanıyor ve öyle düşünüyor.
    Bu çağın münafıkları kimlerden çıkacak elbette ki sarıklı sakallı türbanlıların arasından çıkacak. O tarafta öyle bu tarafta böyle davrananların arasından çıkacak. İslam böyle olanlara münafık der. Ama öyle diyen islam, inanmayanlar neden bunun gerçekliğine kendilerini kaptırıp tepki gösterir ki? Başını açmak ona göre günah (yanlış islam algısı olsa bile) ve başını açan günahkar olur, islama inanmayanlar bunun gerçekliğine kendilerini kaptırıp neden günahkar demelerine kızıyor ki?
    Tam bir tiyatro gibi oyun oynuyorsunuz burda hepiniz. Kim başını açıyor kim kapatıyor size ne, siz niye bu kadar heyecanlanıyorsunuz. Bırakın her kes kendi kararını versin. Siz yönlendirince, akıllarını çelince özgürlük oluyor, insanlık tarihi kadar eski anne baba korumacılığı da baskıcılık oluyor öyle mi? Anne babalar çocuklarını istedikleri herşeye yönlendirme hakkına belki sahiptir. Değillerse bile siz kim oluyorsunuz, burda çocukları anne babalarına karşı kışkırtıyorsunuz.

    • Ebeveyn koruması, insanlık tarihini geçtim neredeyse hayvanlar aleminin tümünde olan bir şey. Örümceğinden penguenine kadar yüz binlerce tür içgüdüsel olarak yavrularını korur. Yalnız yavru korumakla yavrusunu kendi hayat görüşüne göre baştan aşağı formatlamak arasında ciddi fark var. Bu NET OLARAK çocuk istismarıdır. İyi niyetle yapılsa bile… Eğer objektif bir insansanız bu sitedeki bazı yazılarda bu dayatmanın ne kadar büyük bir insan hakkı tecavüzü olduğunu örnekleriyle görebilirsiniz. Bozulan psikolojiler, girilen depresyonlar, azalan benlik değerleri, hayattan çekilmeler. Hiçbir insanın kendi çocuğu da olsa başka bir insan üzerinde bu tarz sakatlayıcı tasarruflardan bulunması kabul edilemez; haklı gösterilemez.

      • Çocukları için her türlü fedakarlığa katlanan anne babaların çocuklarını kendi hayat görüşüne yönlendirmeleri Abarttığınız gibi ÇOCUK İSTİSMARI ise bu sitede yapılmaya çalışıldığı gibi başkalarının çocuklarını kendi dünya görüşüne çekme çabaları da ÇOCUK TACIZI’nden başka bişey değil.
        Gerçekten varsa eğer psikolojilerin bozulması, depresyonlar, azalan benlik değerleri doğrudan anne babanın müdahalesiyle ilgili değil, anne babanın müdahalesini çocugun nezdinde tu kaka eden bozuk algıyla ilgili. Çocuğunu başı açık veya dinden uzak büyüten anne babaların çabası ÇOCUK YETİŞTİRME ama dindar olarak yetiştiren anne babaların çabası da ÇOCUK İSTİSMARI oluyor öyle mi.
        Hangimiz pür olarak kendi eserimiziz. Hangimizi kendimiz bu halimizle oluşturduk. İster dindar ister dinsiz ister hristiyan ister vegan ister agnostik ister budist ne olursak olalım hepimiz birilerinin müdahalesinin sonucuyuz. Bizi bu halimizle ya anne babamız, ya eğitim sistemi, ya medya, ya popüler kültür, ya cazibelerine yenik düştüğümüz arkadaş çevremiz ya o ya da bu meydana getirdi. Hepimiz kültürlendik işte sonuçta. Şimdi bu kadar seçeneğin arasında ne olursa olsun bende emeği sonsuz olan anne babamın müdahalesi yerine neden başkalarının müdahalesini kabul edeyim ki.
        Ben de Allah’a inanmayan biri olsaydım şayet, ve bir taraftan sizler bana adına özgürlük dediğiniz kendi hayat tarzınızı burda yaptığınız gibi dayasaydınız bir taraftan da anne babam bana kafamda makarnadan yapılmış sepete benzeyen bir başlıkla dolaşmamı gerektiren kendi dinlerine çağırsaydı hiç düşünmeden başıma geçirirdim o makarnadan sepeti. Çünkü biliyorum ki, eğer inananı değilseniz, özünde hiç bir hayat tarzının diğerine üstünlüğü yoktur. Bütün hayat tarzları ben doğmadan oluştu.
        Yani burdaki itiraf sahiplerini kandırmaya çalıştığınız gibi ne başı açık ne başı kapalı olmanız kendiniz olmanız anlamına gelmez. Hepsi de bizim dışımızdakilerin olmamızı istediği şeyler. Allaha bildiğiniz haliyle islama inanıyorsanız zaten başınızın kapalı olması lazım. Yok inanmıyorsanız neden anne babanızın hatırını kırıp burdakilerin hayat tarzını kabul edesiniz ki? Akıl karı değil gerçekten

        • Neden bir insanın kışkırtma söz konusu olmadan kendi kararlarını verebilecek olgunlukta olmasına inanmıyorsunuz? Sizden farklı düşünen herkes aptal mı? Anne babanız Hristiyan olsa siz onların hatırını kırmamak için Müslümanlıktan vaz mı geçecektiniz? Söylediklerinize bakılırsa, büyük ihtimalle evet. Ne yazık ki bazılarımız düşüncelerimiz ve kararlarımız için mücadele etmeye çalışıyoruz.

    • arızalı kadın

      Kimsenin kimseyi kışkırttığı falan yok ve burafa sizi inandırmaya çalışan da yok! Anlatım bozukluğu yapmama kendini iyi ifade edebilme böyle güzel yazı yazabilmeye gelince buradaki kadınların hepsi okuyan araştıran kadınlar olduğu için ve içimizden gelerek yazdığımız için kusursuz olabileceğini hiç düşünmediniz mi? Ayrıca yazım ve noktalama işareti yanlışlarını da burası düzeltiyor tıpkı sizinkini düzelttikleri gibi!

      • Sizin yazım ve anlatım bozukluklarınızı düzeltmemişler ama. Ve kışkırtmanın dik alası var, neredeyse her yeni yetmenin sözüm ona itirafına yapılan yorumlar arasında bulabilirsiniz.

        • arızalı kadın

          Anlatım bozukluklarını değil yazım hatalarını düzeltiyorlar diyorum. Bu platformu beğenmediyseniz takip etmezsiniz olur biter. Ayrıca o yeni yetme diye aşağıladığınız insanlarla biraz empati kurmanızı öneririm aksi halde muhattap almak istemiyorum sizi!

  5. Ben sizin yazım yanlışlarınızı da düzeltmediklerini söylüyorum. Beş on kelimelik bi paragrafa sığdırdığınız yazım hatalarına baksanıza.
    Ve kafanızdan uydurduğunuzu biliyorum çünkü benim yorumlarımı sağolsunlar virgülüne dokunmadan olduğu gibi yayınlamışlar. Buraya yazdığım yorumları kendime de mail atıyorum sizin gibi uydurmuyorum.
    Muhatap almaya dair, benim yorumuma mantıktan ve düşünceden uzak cevabı ilk siz verdiniz.
    Empatiye dair, yeni yetmeleri çok iyi tanıyorum. Asıl dertlerinin özgürlük olmadığını tek dertlerinin tüketim, teşhir (cinsellige yönelik teşhirden bahsetmiyorum, kurtlu düşünceleriniz hemen oraya kayar önlemini alayım) ve gösteriş olduğunu örtünmenin de tüketim teşhir ve gösterişin önünde engel olduğunu da çok iyi biliyorum. Özgürleştik diye kandırıp akıllarını çeleceğiniz yeni yetmelerin tıpkı sizler ve etrafınızdaki yeni yetmeler gibi kapitalizmin sömürüsünün esiri olacaklarını da çok iyi biliyorum. Bu yeni yetmeler başörtüsünü attıkları gün soluğu HMde ZARAda PULL BEAR de BERSHKAda alacaklar. Komik komik kıyafetler giyip şık olduklarını zannedecekler. Tam NARRENSCHIFF :).
    Ve empatiye dair, size tavsiyem bu yeni yetmelerin anne babalarının yerine koyun kendinizi. Onlarla empati kurun, kurabilirseniz. Dilerim sizin çocuklarınız da kalkar size aynı şeyleri yaşatır. Sizden özgürleşir, sizi başlarına bela olarak kabul eder, her müdahalenizi ÇOCUK İSTİSMARI olarak kabul eder ve dilerim en fazla karşısında yer aldığınız bir gruba sığınarak sizi onlara şikayet eder, onlara kendini beğendirmek için binbir takla atar, ihanet eder size, sizden utanır. Empati yapıp bunları hissedin ya da gerçekten sizin için bunları diliyorum Allah’tan.

    • arızalı kadın

      Anladığım kadarıyla burada hikayesini anlatan insanların psikolojilerini bozan, takıntılı ebeveynlerden birisiniz. Aksi halde kendinizi bu kadar belli etmezdiniz. Pardon ama çıplak gezmemek için hepimiz ucuz-pahalı kıyafet alışverişimizi yaparız. Bildiğim kadarıyla tesettür markaları da dudak uçuklatan fiyattalar. Kendi çocuklarınızın hayatını zehir ettiğiniz yetmezmiş gibi buradaki insanların da hangi marka kıyafet giyeceğine kadar karışma hakkı görüyorsunuz ya kendinizde pes doğrusu. Biz burada asmıyoruz kesmiyoruz, sadece kendi kararlarımızı verebilecek insanlar olduğumuzu anlatmaya ve bunun mücadelesini vermeye çalışıyoruz. Sizden de rica ediyorum gölge etmeyin başka ihsan istemez!

      • Hiç bir şeyi düzgün bir şekilde anlamayı beceremediğiniz gibi benim kim olduğumu da anlayamıyorsunuz yorumlarımdan. Hoş anlamanıza dair beklentim de yok ama hala kafanızdan uydurmaya, kendinizce tuhaf tuhaf hikayeler yazmaya devam ediyorsunuz. Ben ebeveyn değilim, yeni yetmeye çeviremediğiniz, ailesiyle, düşüncesiyle, hayat tarzıyla ve kendisiyle gurur duyan özgüven sahibi olan başkalarına yaranma çabası içinde olmayan biriyim. Kendi anne babamın çocuklarıyım, sizin “özgürlük” oyununuzun oyuncakları değilim. Sizden farkım kendi hayat tarzımı başkalarının çocuklarına özgürlük diye yutturmaya çalışmamam.
        Farkında mısınız bilmiyorum ama, içinizdeki despotik ruhun dışarı taşmasına engel olamıyorsunuz. Her yorumunuzun altında bana burayı yasaklama girişiminiz var. Köşeye sıkıştıkça saldırganlaşan yırtıcılar gibi her yorumunuzda sizin gibi düşünmeyenleri buradan dışarı atma isteğiniz daha da belirginleşiyor. Daha ilk yorumunuzda düşünce ve fikir tartışmanın size göre olmadığını basit argümanlarınızdan anlamıştım. Bence siz beni buradan atmaya çabalamak yerine köşenize çekilip 1: yeni yetme aklı çelmeye çalışmayı bırakın 2: doğru argüman geliştirme nasıl olur izlemeye çalışın.
        Tesettürü falan savunduğum yok hanımefendi bunu hala anlamadınız mı? Kendi hayat tarzımı yayma çabası içinde de değilim. HM ZARA BERSHKA nın müşterisi olmak neyse TEKBİR, TUGBA, SETRMS müşterisi olmak aynı şey. Birine tüketim dedim diğerine demediğimi mi uydurdunuz kafanızdan.
        Önceki yorumumun en önemli kısmı sizin için dile getirdiğim dileklerimdi. Neden onlara dair bişey söylemediniz? Mesela çocuğunuz sizin despot anneliğinizden bıkıp sizden özgürlüğünü kazanmaya çalışırsa ne yapardınız?

        • arızalı kadın

          Sizdeki bu insan küçümseyerek, karşınızdakine sizden daha zayıf biri olduğunu hissettirme arzunuz, sakın aşağılık kompleksinizden kaynaklanıyor olmasın? Örnek vereyim: “yeni yetme, basit argüman vs.” tarzı kelimelerinizi habire tekrar edip duruyorsunuz. Karşı savunmadaki argüman sayınız karşınızdakinden pek de fazla değil. Tekrar ediyorum biz de ailemizi seviyoruz, onları düşman görmüyoruz. Sadece bizi biraz anlamaya çalışmalarını istiyoruz. Ve ayrıca hiç kimseye kendi yaşam tarzımızı belletmeye de çalışmıyoruz. Bu platformun kurulma sebebi, aynı durumu yaşayan kişilere yalnız olmadıklarını hissettirmek. Tesettüründen ve yaşam biçiminden memnun olan insanları caydırmak falan değil amaç. Bu konuda anlaşalım! Ben sizde bir de şunu gördüm: Siz ailenizi tanrınız olarak görüyorsunuz. Sorgusuz itaat, size öğrettikleri her şeyin mutlak doğru olduğuna inanmak vs. Mesela aileniz Hıristiyan ya da Musevi olsaydı kendi çabalarınızla İslam’a geçmez miydiniz yoksa ailenizin mutlak doğrularına(!) şüphesiz inanıp gayrimüslim olarak mı kalırdınız? Evet, benim için birtakım güzel dileklerde bulunmuşsunuz. Bunları kötü niyetle dilemediğinizi düşünerek cevap verme gereği duymadım. Sonuçta herkes kalbinin ekmeğini yer değil mi:) Ben de tüm kalbimle bunları size aynen iade ediyorum! Yaşadıklarımın aynısını çocuğuma da yaşatacaksam eğer, bu yaşadıklarımdan ders çıkarmamış olurum. Ben kendi çocuğum da olsa kimseye malım gözüyle bakmam. Karşımdakinin benden bağımsız bir birey olduğunun farkında olarak iletişim kurmaya çalışırım. Sanırım sizin hiçbir zaman anlamak istemeyeceğiniz kısım burası:) Kendi evladıma onun düşüncelerini, ne hissettiklerini önemsemeyerek kendi düşüncelerimi kopyala-yapıştır yaparsam eleştirdiğim zorbalardan ne farkım kalır? Tam aksine onun hislerinin benim için önemli olduğunu ona hissettirerek birey olduğunun farkına varmasını sağlarım. Her canlı yavrusunu korur kollar. Önemli olan bunları ona zarar vermeden yapmak. Son olarak ben sizin bu marka konusuna neden bu kadar takıldığınızı anlayamadım? Tüketim toplumunun kölesi olmayı eleştiriyorsanız eğer çok yanlış yerdesiniz. Sonuçta biz burada hangi marka kıyafet giydiğimizi tartışmıyoruz değil mi. Bahsi geçen markaların çoğunun kapısının önünden geçmişliğim dahi yoktur. İyi forumlar:)

        • Baskı vardır, baskı gören kadınlar vardır. Bir kadın kendisini baskı altında hissediyorsa baskı görüyordur. Bunu kabullenmenin nesi zor geliyor acaba? Ayrıca bir çocuğa erkekleri tahrik etmesin diye zorla örtü taktırmak çok net istismardır. Bir de uzun paragraflar döşemişsiniz, neyin kuyruk acısı bu? Burada yazan hikayelerin hepsi ve daha fazlası yaşanıyor ve bu durumun sizin onayınıza ihtiyacı yok. İnanın ya da inanmayın, kime ne?

          • Sizin gibi, düşünmeden ve uydurarak yazsaydım benim de paragraflarım sizinkiler gibi mantıktan uzak, damdan düşme kupkuru kısa ve hamaset yüklü safsatadan başka bişey olmazdı. Damdan düşmüş gibi hiç bir tartışmanın içine giremeden ahkam kesme gücü nerden gelir? Elbette cehaletin getirdiği cesaretten gelir. Baskı gören kadınlar varmış, yeni mi farkına vardınız. Kadınlar başörtülüyken de baskı görüyor, başlarını açınca da baskı görüyor. Sorun kadınların ne zaman baskı altında olduklarına ne zaman özgür olduklarına kadınlar adına karar veren karıştırıcı, fitne saha dışı aktörler. Yani sizler. Kadınlar adına hem özgürlüğü hem baskıyı tanımlıyorsunuz. Siz özgür demedikçe kadınlar özgür değiller, baskı altında olduklarını söylediğinizde de kadınlar kendilerini ne kadar özgür hissetse de özgür değiller. Safsata dolu yazmayı bırakın da şunu anlamaya çalışın. Postmodern dünyadayız, hiç bir kavramın hiç bir olgunun mutlak tanımı veya gerçekliği kalmadı. Örnek, sizlerden birinizin kızı büyüdü ve özgür iradesiyle bir tarikat şeyhinin 3. karısı olmayı kabul etti. Siz şeyhin 3. karısı olmayı tutsaklık olarak tanımlayacaksınız muhtemelen. Kızınız da istediği halde şeyhin 3. karısı olamamasını tutsaklık kabul edecek. Özgürlük tanımlarınız da bu örnekte tam zıt olacak. Yani hiç bir kavramın mutlak gerçekliği yok. Şimdi hem bu tartışma düzeyinden inip “Baskı vardır, kadın baskı hissediyorsa baskı görüyordur” basitliğine düşeceksiniz hem de “kuyruk acısı” ya da arıza kadın yorumcusunun dediği gibi “aşağılık kompleksi” gibi safsatalara tenezzül edeceksiniz. Bu ne ya cidden.
            Şu efsane cümleye bakın lütfen neresinden tutsan elinde kalır. “Ayrıca bir çocuğa erkekleri tahrik etmesin diye zorla örtü taktırmak çok net istismardır.”
            Aklınız farklı çalışır sizin gibilerin o yüzden baştan erkek tahrik eder diye örtünme fikrini aptalca bulduğumu söyleyeyim. Uğraşamam. Cümlenin basitliğini ve mantıkdışılığını vurgulamak için söylüyorum. İstismar ne demek hakkaten? Zorla örtü taktırmak nasıl istismar oluyor, baskı deseniz tamam, zulüm deseniz tamam. Ama istismar mı? Düşünmeden ve ezbere yazmanın göstergesi işte. Bir de hangi “uzun yorumumda” zorla örtü takılmasını savunduğumu algıladınız da bana bu mantıksız şeyi ifade ediyorsunuz?
            Ricamdır, bu seviyede yazacaksanız benim yorumlarımı ne okuyun ne de cevap yazın. İyi forumlar size de 🙂

        • Agnostica78

          Neyi savundugun neye karşı olduğun bile belli degil2. Her uzun ve sacma paragrafta ` benim onu demek istediğimi nerden cikardin. Siz şu sunuz. Bu sunuz. Vs vs. ` durmadan bir niyet okuma ve açık arama dürtüsü. Kadınlarin erkek egemenligine karşı cikmasindan rahatsiz bir erkek musluman olduğun apaçık. Kimseyi itham etmeye ve iftira savurmaya hakkin yok. Simdi git youtube dan cayhouse kanalın aç ve bi kahve koy. ☕?Seni o keser kendisi rumuzlu kuduruk sahis. ?

  6. Açıldığımdan beri tek bir yeni kıyafet almadım. 2 tane kıyafeti günaşırı giyinip duruyorum. Saçlarım bakım yapmadığım için çok da hoş durmuyor ve sürekli yapmam gerektigine dair eleştiriler, arkadaşlarımdan “kuaföre git saçların iğrenç” gibi tepkiler almama rağmen umursamıyorum. Ben bu halimle o kadar rahat ve mutluyum ki tahmin edemezsiniz. Yıllardır aradığım sadece doğallık ve rahatlıktı. Henüz bunun zevkini yaşamaktan hm ve zaraya gitmeye vakit bulamadım ben. 🙂 Kapalı olup benden daha dikkat çekici giyinen insanlar varken bu söyledikleriniz çok komik. İnsanların kendini tatmin etme ya da birilerine yaranma psikolojileri başörtülü ya da başörtüsüz olmalarıyla şekillenen bir şey değil.

  7. süreçlerimiz harfi harfine aynı ve seninle gurur duyuyorum cesaretine hayranım ❤️ mümkünse benimle iletişime geçer misin? @dystereviil

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir