Hiç değilse artık bir tarafa ait olacaktım ve giydiklerimi sorgulamayacaklardı.

Maalesef benim yazacaklarım bir başarı hikâyesi değil. 20 yaşındayım, hayatımın belki de en güzel en deli dolu geçirebileceğim ergenlik yıllarını çoktan geride bıraktım. Hem de uzun bol kıyafetler, başörtüsü, bone, pardösü içinde geride bıraktım. Benim kapanma hikâyem 14 yaşımda başladı. Burada okuduğum kadarıyla çoğu arkadaşımın da yazdığı gibi zaten hiçbir zaman dilediği gibi giyinebilen bir çocuk olamamıştım. Yaz günü uzun kollu tişörtler giyerken arkadaşlarımın beni sürekli sorgulamaları hâlâ dün gibi aklımda.

Dilediğimi giymeyi bırakın, saçlarımı bile istediğim şekilde acımazdım çünkü ayıptı. İşte hal böyleyken açıkçası kapanmak benim için rahatlatıcı olmuştu, hiç değilse artık bir tarafa ait olacaktım ve giydiklerimi sorgulamayacaklardı.

Öyle bir kafa yapısıyla yetişmiştim ki başörtüsü de takıp artık kendimi tamamıyla bir tarafa ait hissedince bana benzemeyen herkese düşmanlık beslemeye başladım. Açık kızların hepsi bana edepsiz, ahlaksız geliyordu, yaptıkları daha doğrusu özgürce yapabildikleri her şey gözüme batıyordu çünkü içten içe yapabildiklerine hasret duymuşum. Zaman geçiyordu gitgide fikirlerim radikalleşmeye başlıyordu. Hayatımda hoşgörüye yer yoktu. Ta ki üniversiteyi İstanbul’da kazanıp ilk defa ailem ve onların fikirlerinden uzaklaşıp kendimle baş başa kalabildiğim ve kendim olabildiğim zamana kadar. Anadolu’nun küçük bir şehrinden çıkıp İstanbul’a gelmek benim için bir kültür şoku olmuştu. İnsanlar elbette memleketimdekilerden daha açık giyinebiliyorlardı, gençler istedikleri yerde diledikleri gibi el ele tutuşup öpüşebiliyorlardı. İlk zamanlarda buradaki yaşam beni daha da radikalleştirse de zamanla sosyal mecralarda daha farklı görüşleri takip etmeye başlamam ve maalesef ki giyim tarzımı temsil eden siyasi düşünceyle giderek ayrışmam ve bir noktada nefret etmeye başlamamla birlikte yavaş yavaş kafam açılmaya ve farklılıklara daha hoşgörülü olmaya başladım. Bu ayrışma devam ettikçe başörtüsüyle bağdaşlaştırılan ideolojilerden ve eylemlerden iyice tiksinmeye başladığımı ve belki de artık tam anlamıyla bunların tam zıttında yer aldığımı fark ettim. Öyle ki her ne kadar bu konuyu derinlemesine düşünmek beni ürkütüyor ve bu konudan kaçıyor olsam da artık inancımı tamamıyla yitirdiğimi hissediyorum. Zaten git gide daralmaya-kısalmaya başlayan ve tesettürle pek ilgisi olmayan kıyafetlerimin üstüne bir de başörtüsü takmak artık bana zulüm gibi geliyor. Aynaya bakınca gördüklerim beni mutsuz ediyor. Son bir iki yılım bu düşüncelerle geçiyor. Derken bu platformla tanıştım ve benim gibi aşırı muhafazakâr ailelerden gelmelerine rağmen açılmayı başarabilmiş ve hâlâ ailesiyle de olan ilişkisini güzel bir biçimde sürdürebilen birileri olduğunu gördüm ve bu bana cesaret verdi. Bir süredir aileme açılmak istediğimi nasıl anlatacağımı kafamda kurgulayıp duruyorum. Onlara nasıl açıklayacağım? Ne zaman açıklamalıyım? Nasıl tepkiler verirler? Olası tepkilerine karşı peki ben ne yapmalıyım? İşte günlerim bunları düşünmekle geçiyor. İstanbul’da ailemden uzakken her şey mümkünmüş gibi geliyor. Çünkü burada tamamen kendimleyim ve kendi hayatımı yaşıyorum ve buradan bakınca her şey daha basit görünüyor. Ama tatilde eve döndüğümde aslında düşündüklerimin imkânsızlığıyla karşılaşacak olmam beni inanılmaz korkutuyor. Çevremin ne diyeceğini, kimin arkamdan ne laflar edeceğini düşünmedim bile. Benim için tek önemli olan ailemin ilk defa beni onlardan bağımsız bir birey olarak görüp bu isteğime saygı duymaları. Ben eninde sonunda başörtüsünü hayatımdan çıkaracağım, belki mezun olup ekonomik bağımsızlığımı kazandığımda belki evlendiğimde belki de hep hayalini kurduğum yurtdışında yaşamaya ve çalışmaya başladığımda. Ama benim istediğim gençliğimin bu en güzel yılları geçmeden özgürlüğümü kazanabilmek. Umarım çok geç olmadan başarabilirim. Başarırsam eğer yeniden buraya yazacağım ve buradaki diğer hikâyelerin bana umut olduğu gibi ben de başkalarına umut olacağım.

(Görsel: Kathrin Honesta)

Comments (7)

  1. Yaani kızım yazık etmişsin .belki de sen eskiden inançlı biri degildin öyle zannediyordun. Istanbul’a gelince kendine zevklerine kıyafetlerini modaya Tapan insanları gördün. Aha işte benim dinim bu dedin. Çokta iyi etmişsin munafikca iki yüzlü olacağına ölene kadar dilediğin gibi açıl.istedigin adamla öpüş ve zina nı yap.ta ki ölüm sana gelene kadar. Zaten dünyaya bir defa geldi k…mal benim değilmi. ..değil. ..iki yüzlü davranmamak ahlaki bir davranış. ..kesinlik le. ..Eğer bu yazıyı yazan kişi gerçekten bunları yaşamış sa…Bu dünyada değil ölümden sonraki dünyada görüşmek isterim…hiç bir şey unutulmaz. Dünyada gönlünce yaşaman dileği ile. ..not.kadin değilim. .

    • Yazının sahibi

      Merak etmeyin kadın olmadığınız zaten son derece açık. Aslında bütün sorun da bu beyefendi siz erkeklerin hayatlarında bir kere bile başörtüsü deneyimlememiş olmalarına karşın eşlerinize kızlarınıza ya da başkalarının kızlarına nasıl kapanmaları gerektiğini veya kapanmak zorunda olduklarını söylüyorsunuz. Bu o kadar basit bir şey değil. Burdan bir erkek olarak ahkam keserek kimseyi yargılamaya hakkınız yok. Ve umarım diğer dünya diye bir şey varsa sizin de dediğiniz gibi orada görüşürüz umarım.
      Ve sanıyorum tanrı rolüne soyunup insanları yargıladığınız için siz de benimle birlikte cehennemde yanıcaksınız.

  2. Çarşaflı bir annenin kızıyım. Annem kapanmak istediğimde zorla başımı açmaya çalıştı sen daha küçüksün diye. Ben pantolon giymek istemediğimde zorla giydirdi daha küçüksün dedi hep. Nihayetinde ben daha baskın çıkıp kapandım. Kapanmamdaki tek gaye şükürler olsun ki Allah’ın rızasına uymaktan başka bir amaç yoktu. Ailelerinizin baskısı sizin neden Allah’la olan ilişkinizi etkiliyor bunu düşünemenin önemli olduğunu düşünüyorum. Allah’ın farz kıldığı şeyi nefsine rağmen vesveselerine rağmen O istediği için yapmış olmanın insana gurur vermesi gerekmez mi? Çok şükür ki herşeyi yapamasamda rabbimin istediği şeylerden bir tanesini elimden geldiği kadarını yapabilmiş olmamın gururunu yaşıyorum.
    Ayrıca özgürlük bir şeyleri bırakarak vazgeçilerek elde edilen bir şey değildir. Asıl özgürlük var olduğun hal içinde istediğin şeyleri yapabilmendir. Şu yaşıma kadar istediğim şeyleri genel olarak yaptım ve de başörtüsü hiç bir zaman buna engel değil. Zihinlerimiz engel olmadıktan sonra…

  3. Tesettür Allah’ın Müslüman kadınlara farz kıldığı bir emir. Ailelerin bunu baskı yaparak çocuklarına dayatmaları maalesef böyle sonuçlar doğuruyor. Onun yerine senin içine işlemeye çalışsalardı bu sevgiyi.. Kardeşim,Allah müminleri birbirine kardeş yaptı o yüzden böyle söylüyorum. Nefsine uyma. Allah’ın istediği gibi tesettür emrini yerine getirmeye çalış.(nur suresi 31.ayet) Sabır ve namazla Allah’tan yardım iste. Tesettür sevgisi nasip etmesi için ama her şeyden önce de O’ nun sevgisini nasip etmesi için. Bu dünya bir oyun bir eğlence bir aldatmaca bir imtihan yeri. Asıl yurdumuz ahiret. Kanma dünyanın yalanına paraya şöhrete şuna buna.. Salih ameller işlemeye çalış, tövbe et, Rabbim senin elinden tutmaz mı? O bizi anamızdan babamızdan çok seviyor. Binlerce nimetinin hangisinin şükrünü yerine getirebiliriz? Bunları samimiyetle yazdım. Sana çok dua edeceğim. Rabbim yar ve yardımcın olsun.

  4. Bebeğim seni çok iyi anlıyorum. Ben de İstanbul’a geldiğimde ciddi bir şok yaşamıştım. Beğendiğim çocuğun beni beğenmesini istiyordum ama başörtülü olmam bile bana bakmasında çok büyük bir engeldi zaten. Bu duygular benim kendimi ezik hissetmeme yol açtı vs. Hatta bir kez başım açık caddelerde gezdim. Aslında müthiş bir özgürlük duygusu da hissetmedim. Babam İstanbul’a geldiğinde o da İstanbul’u gördü onu takıldığım bir kaç kafeye götürdüm ve başını açmayı düşünüyor musun diye sordu. Ona da hayır dedim. Sonra düşündüm. O ara meal okumaya başladım. Beni yaratana yaklaşmaya başladım. Elhamdülillah etrafımda iyi insanlar vardı. Düşündükçe kendimi ve başörtülü oluşumu sevmeye başladım. Ben o kadar değerliydim ki insanların başörtülü olduğum ile ilgili yargıları falan çöpten başka bişey değildi. Başörtülüyken kahkaha attım, sigara içtim, Avrupa’yı benim gibi başörtülü bir kız arkadaşımla gezdim. Bu din insanların dini değil. Allah’ın dini. Başörtülü olduğun için kınanıyorsan salla. Özgüvenli ol. Kuranda ne diyor “Ancak sana kulluk ederiz.” Kendine de kul olma başkalarına da yoldaşın Rabbimiz olsun. Seni o yarattı. Çevrene dikkat et. Buralarda çok takılma. Bir çoğu loser tipler. İşlerinde doktor,hakim gibi başarılı meslek mensubunu da iyi bir sanatçıyı da bulamazsın. Kanatlarını aç ve gerçek özgürlüğe uç. Öptüm bye

    • Merhaba yazıda bahsedilen düşünce yapısı ve yorumundaki düşünce yapısı arasında gidip geliyorum. Sana ulaşabileceğim bir yer var mı konuşmak istiyorum

  5. Ailenile aynı fikri paylaşmak zorunda değilsin başı örtülü ama daha ilımlı bir İslam’da düşünebilirsin ama sen bir sınav içine girmişsin bu senin sınavın olmuş! Be. doğuma büyüme İstanbullu biri olarak İstanbul hayatı hep gözüme boş saçma gelmiştir. insanların apartları insanların saçma sapan davranışları yarın bile hatırlamayacakları günler için yaptıkları emek verdikleri her şey yanlış şeye emek veriyor ve yanlış şey için çabalıyorlar mış gibi geliyor elbette herkesin hayatı illaki kendine göre doğrudur ama bunun doğruluğunu sen tam anlamıyla bilemezsin ki! bugün 31 yaşındayım iki çocuk annesiyim çarşafa bürünmeyi düşünüyorum çünkü bu dünya bir rüya ve bizim imtihanımız bu dünyanın güzelliklerini gözümüzü boyaması buna aldanmamak lazım çünkü burası gerçek değil ve ben bugün ne düşünüyordum gördüm ki acaba daha imanlı bir ailede büyüseydim annem beni küçük yaşta kapatsaydı belki bu yaşta kapanmak da bu kadar zorluk çekmezdim keşke diyorum annem ve babam bir vakfa mensup olup o vakıf üzerinden din üzerinden beni o şekilde yetiştirselerdi diyorum hepimizin imtihanı hepimizin sınavı başka Allah hepimiz için en doğru yol neyse onu göstersin ve onu bize nasip etsin kalplerimizi bu dünya hayatının güzelliği vesvesesinden temizlesin nefsimize hakim olmayı hakim olmak gücü versin bizim için bizden daha iyisini bilen bir tek Allah’tır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir