Çok basit şeyler bile sistematik biçimde uygulandığında insanın iradesini elinden alıyor.

Benim sorunum buradaki pek çok kadınınki gibi kapalı veya açık olmakla ilgili değil.

Dışarıdan bakılınca tutucu sayılmayacak, sosyal ilişkileri kuvvetli, görünüşte medeni bir çevrede büyüdüm. Annem başı açık bir kadın ama namazında niyazındadır, hep de öyle olmuştur. Babam ise aşırı korumacı bir kız babasıydı. Buna rağmen kılık kıyafetimiz hiçbir zaman ikisi için de sorun olmadı. Benim ebeveynlerimin sorunu erkeklerdi ki annemde hala bunu hissediyorum. Ben çocukken annem beni kendimi uyarırken yakaladı ve o andan sonra her gün, her dışarı çıkışımda şunu duydum: ‘Terbiyeli terbiyeli git gel.’ Açıktan açığa dile getirilmeyen yasaklar ve insanı bu yasaklara uymaya ucu açık bir şekilde zorlayan bitmek bilmez konferanslar insanı daha çaresiz bırakıyor. O dönemde bana ‘Şu yaşına kadar erkek arkadaşın olamaz’ denseydi belki uyum sağlayabilirdim. Ama terbiyeli terbiyeli git gel sözü… Her an yanlış bir hareket yapacakmışsın hissi… Dayanılır gibi değildi. Özellikle benim gibi anne babanın sevgisini hata yapmamaya çalışarak koruma içgüdüsünde olan bir çocuk için sürekli ensemde bir el hissetmekten farksızdı. Ömrüm boyunca bir yanlışımda enseme inecek tokadı bekledim ben. İlk kez erkek arkadaşım olduğunda ve onunla bazı şeyler yaşadığımda feci kâbuslar görmeye başladım. Rüyamda ne oluyorsa oluyor ve ben bir şekilde kendimi yaptıklarımın kefaretini ödemek üzere kendimi cehennemde buluyordum. Terleyerek, bağırarak uyanıyordum. Annem aylarca ben uyuyana kadar yanımda yattı ama ona kâbuslarımın sebebini söyleyemedim bile. Erkek arkadaşımdan ayrılana kadar aynı kâbuslar devam etti. 7 yıl sonra evlendim. Pek çok arkadaşımdan farklı olarak ilk gece korkusu yaşamadığım için kendimi inanılmaz şanslı hissettim. Ama terbiyeli terbiyeli git gel’ler hala devam ediyordu. Kendi annemin evine gitmekten nefret eder olmuştum çünkü her çıkışımda aynı lafı duyuyordum. Ne zaman bir erkekten bahsetsem annemin kulakları farklı kabarıyor ve bahsettiğim kişi hakkında beni sorguluyordu. Bu kişi kim olursa olsun. Evli olmama rağmen. En ufak bir şakamda bile beni ayıplıyordu. Şu an 31 yaşındayım ve altı yıldır evliyim. (Buraya önce 32 yazdım, sırf o sayının ifade ettiği şey okuyanlarda belli çağrışımlar yapar diye. Anonim bir yazıda bile kendimi sansürlüyorum resmen.) Bir erkeğe kendimi kız kardeş gibi göstermeyi başaramadıysam ya da benden büyük değilse ve ben ona hitaben abi kelimesini kullanamıyorsam rahat rahat konuşamıyorum bile. Sürekli utanıyorum ve işin kötüsü bu utancı karşımdakine de hissettiriyorum. Onlar da rahatsız oluyor, yanlış bir şey yapıyormuş gibi hissediyorlar. Bu utanç bile beni korkutuyor çünkü gerçekten utanmamı gerektirecek bir şeyler hissettiğimi düşünürlerse diye korkuyorum. Hâlâ… Çok basit şeyler bile sistematik biçimde uygulandığında insanın iradesini alıyor elinden. Bu arada; şu yaşıma kadar bağımsız karar verebildiğim tek konu eşim oldu. Geri kalan istisnasız her konuda ailemin istek ve koşullarına göre hareket etmek zorunda kaldım. Şimdi kendi evimde bile irademi kullanamıyorum. Eşim bana hiçbir konuda baskı yapan biri olmamasına rağmen. Baskı denen bu lanet örtüyle sınırlı kalmıyor. Çocukları, kızları manipüle edip kişiliklerini un ufak etmek için milyon tane yöntem varmış…

**Yazıyla beraber paylaştığımız görselin kime ait olduğunu bulamadık. Biliyorsanız kaynağıyla beraber yorum bırakabilirsiniz.

Comment (1)

  1. Eslem Elif

    Bu tür durumlara ne yazık ki toplumumuzda sık sık rastlıyoruz. Bende de benzeri ama biraz daha farklısı var bunun. Ne yaparsam yapayım her an yanlış yapacakmışım gibi hissediyorum. En küçük bir bardak götürürken bile düşünüyorum ya kırarsam diye. Berbat bir durum ve insanı çok yıpratıyor cidden. Umarım kısa sürede daha iyi hissedersin bu konuda. Belki de annenle paylaşmak iyi gelebilir. Zaman çok ilerlemiş olsa da o senin annen sonuçta 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir